Karahindibaların Ruhumda Oluşturduğu Anlam Üzerine
Karahindibaları bilir misiniz?
Baharlarda tüm ovayı donatan sapsarı çiçekleri olur. Aylar geçer, mevsim döner, o çiçekler kurur ve karahindiba kendi içerisinde yeniden bir oluşuma girer. Zaman sonra o kurumuş çiçeklerin yerinde pamuk şeker gibi topçuklar yeşeriverir.
İnsanın hayatında her şeyin mükemmel gittiği görenlerin hayran kaldığı ovadaki sarı çiçekler gibi ışıl ışıl parlayan dönemleri vardır. Genelde insanın kendisi de o ışıltıda kaybolur. Ömür kendi saatinde akar, insanın hayatındaki gösteriş bir bir yerini sıradanlığa bırakır… Kurur insanın içi ama bu kurumak değil kendi kendinden yeniden doğmaktır. Aynı kurumuş dallarından yeniden pamukçuk üreten ve kendine bizi bir kez daha hayran bırakan karahindibalar gibi.
İnsan, kendi doğumunu ancak binbir güçlükle gerçekleştirir. Yaşam çizgisinde her şey her zaman yolunda gitmez, bir insan çıkar karşısına ya da daha önce karşılaşmadığı bir olay yaşar. Sallanır… Yok olduğunu, her şeyin bittiğini zanneder. Oysa o sallantının yüklerinden kurtulmasına yardım ettiğini ve yüzlerce hatta binlerce güzellik için bir basamak oluşturduğunu sallantı bitip etrafı aydınlık şekilde görene kadar bilmez.
Aynı karanhindibaları bir çocuğun neşesi ile üflersin de sallanarak gökyüzüne binlerce pamukçuğu yayılır ya onun gibi.
Onu üflediğin andaki haz tüm ruhunu sarar ama uçup giderken pamukçuklar, elindeki sap sana tükenmişliği gösterir. Oysa göğe yükselip giden o pamukçukların her biri kendi hikayesini yazmak için doğaya yayılmış birer polenden başkası değildir. Kendi hikayesini yazmak için özgürleşip göğe yükselen yüzlerce pamukçuğa baktı mı insan yeniden doğmanın ne olduğunu öğrenir.
Kabul ediyorum; başlangıçta gidenler ve yaşanan olaylar bizden çok şey götürür gibi gözükür oysa ki yaşadığımız her an bizi yeniler, güçlendirir, değiştirir, özgürleştirir ve en önemlisi çoğaltır.
Ne yaşanırsa yaşansın asla kötü bir son yoktur.
İnsan yenilendiği yerden yeşerir, yeniden bağlanabilir bir kalbe, bir eve, bir mekana, bir umuda…
17.01.22
EAK
Bilinen zamandan bilinmeyen zamanı yazmaya çalışan öykücü. Bütün anılarını ipek mendilde saklayan bir anı koleksiyoncusu. Hayatının arka planında hep şarkı çalan eski bir gramafon. Akademinin içinde öğretmen ama hala öğrenci çünkü sinemaya meftun. Denizine aşık bir yeşilin çocuğu. Dostlarına kardeş, kardeşlerine abla, ailesine sevdalı.
Yaaa kalemine, diline, yüreğine sağlık…Umut dolu bir yazı olmuş. İçimde çiçekler açtırdın.Teşekkür ederim ✨🥰