Otuz Milyon Kelime

Dr. Dana Suskind / Otuz Milyon Kelime

Merhaba, bu kitaba başlayalı aslında çok uzun zaman oldu. Selim Tahir bebekti, şimdi 2 yaşını geçmiş vaziyette. Ben bazı kitapları çok uzun zamanda okuyabiliyorum. Bu da onlardan biri oldu. Ocak 2024’ün ilk kitabı olan Otuz Milyon Kelime bana hem okumaya çok geç kaldığım için bir üzüntü verirken hem de zararın neresinden dönersem kardır hesabına mutluluk veriyor. Selim Tahire şimdi uygulamalık ve nasipse Ahmet Akif’in ilk 3 yaşında kullanmalık bir bilgi hazinesi olan bu kitap kelimelerin gücünü ve erken (zengin) dil öğrenmenin çocuğumuzun hayatına sunabilecek katkıları ele alıyor. Özetle bu. Bilhassa 0-3 yaş çocuğu olan ebeveynlerin mutlaka okuması gereken bir kitap. Notlar alarak kitabın bir çok kısmının altlarına çizerek okudum tabii ki burada hepsini anlatmak mümkün değil ama paylaşmak istediğim önemli birkaç şeyi söylemek ve sizleri bu kitabı okumaya teşvik etmek istiyorum.

Genel bilgiler: Yazar, Cerrahi ve Pediatri Profesörü olan bir bayan. İşitme kaybı yaşayanlara koklear implant (biyonik kulak) uygulamasını yapan doktor. Ayrıca çocukların gelişiminde erken yaşta dil öğrenmenin etkileri üzerine araştırmalar yapmış. Otuz Milyon Kelime hem ebeveynlere hem de eğitimcilere yol gösterici nitelikte bir kitap olarak ortaya çıkmış.

Alıntı: Dil bakımından zengin bir çevre oksijen gibidir. Ondan yeterince alamayan bir insanı görene kadar değerini anlamazsınız. Yorum: (Bu tespit hem çok doğru hem de çok acı, zira her çocuk böyle bir zengin dil ortamında yetişme şansını elde edemiyor)

Alıntı: Dil ortamı olmadan işitme kabiliyeti boşa harcanan bir hediyedir.

Yazar 0-3 yaşın dil üzerindeki ve beyin gelişimindeki etkisini bilimsel veriler ışığında ele alırken, erken dil öğreniminin nasıl gerçekleştirilmesi gerektiğine dair bilgiler sunmaktadır.

Çocuklar şayet sadece emir ve yasaklardan oluşan kelimelere, cümlelere maruz kalırsa bu onların gelişimini olumsuz manada etkiliyor. Ve daha az konuşan ebeveynler daha az konuşan çocuklar yetiştiriyor.

Alıntı: Her birimiz potansiyel olarak yüz milyar nöron ile doğarız. Bu ciddi bir potansiyeldir. Doğumdan yaklaşık üç yaşına kadar her saniye beyin tarafından, yedi yüz ila bin nöron arasında bağlantı oluşturulur. Sonuçta ortaya çıkan inanılmaz ve son derece karmaşık devre ise bellek, duygu, davranış, motor beceriler ve elbette dil dahil tüm beyin fonksiyonlarımızı etkileyen bir beyin mimarisidir.  Bu dönemde (0-3 yaş) kritik sinirsel bağlantılar oluşturulup güçlendirilirse, beceri geliştirme ve sözel öğrenme potansiyeli olağanüstüdür.

Üç K: KAVRAYIN / KONUŞUN /KARŞILIKLI YAPIN

KAVRAYIN: Çocuğun neye odaklandığına bakın ve siz de ona odaklanın.
KONUŞUN: Ebeveynin çocuğun odaklandığı şeyle ilgili konuşmasıdır (çocuğa konuşmak değil.)
KARŞILIKLI YAPIN: Çocukla karşılıklı sohbet edin. Nasıl ve neden gibi basit sorularla çocuğun çeşitli kelime, düşünce ve fikirle yanıt vermesine fırsat verin.

Alıntı: Hikaye anlatımını bir olayı ve bunu çevreleyen duyguları anlatmak için araç olarak kullanmak, çocuğun neler olduğunu daha iyi anlamasına ve acısını yatıştırmasına yardım eder. Bunu sürekli olarak yaptığımızda çocuğun duygularını anlamasına, tanımlamasına, ifade etmesine ve öz düzenleme becerilerini geliştirmesine yardımcı olur.

Son olarak şu alıntıyla bitirmek istiyorum:
“Çocukların yüksekten korkmamasını istiyorsan, başarısız olsalar bile düştükleri zaman birilerinin onları yakalayacağını bildiklerinden emin olunuz. Bu şekilde deneyecekler, tekrar deneyecekler ve sonunda işe yarayacak.”

Ezcümle, kitabın bana öğrettiği en önemli şey çocuklarımla konuşarak hem onların gelişimine katkı sunabilirim hem de aramızdaki bağı kuvvetli, güvenli ve sevgi dolu hale getirebilirim. Okuyalım efendim, okuyalım, okumakla adam olunmuyor diyenlere taş çıkartacak cinsten bilgiler ışığında aklı, zihni, vicdanı selîm nesiller yetiştirelim.

Selametle.

Tuğba KORKMAZ

36 yaşındayım. Evliyim ve Allah bağışlarsa bir çocuk annesiyim. Sakarya Üniversitesi Yeniçağ Tarihi Anabilim Dalından 2019 yılında mezun olurken eğitim hayatında jübilesini yapan fakat öğrenmekten asla vazgeçmeyen bir öğrenme aşığıyım. Yazma eylemine 15 yaşlarında başlamış hayat yolculuğumda okuma, yazma ve gezmenin bir bütün olduğunda nasıl faydalı bir işlevi olduğunu görmüş biriyim. Türkiye’nin yarısından fazlasını gezip görmüş bir arkadaşımın deyimiyle Gezen Semaver’im. (Dadaş olduğumu söylemeyi unutmuşum) Bu kadar. Beni tanıdığınıza umarım memnun olursunuz.