22 Ocak 2023

Asım’ın Diriliş Nesli

Yazar: Sümeyye SONUMUT

Hocanın sınıftan çıkmasıyla beraber biz de yavaş yavaş toparlanmaya başlamıştık. Bizimkiler ders çıkışı biraz gezmek istiyordu lakin buna hiç takatim yoktu zira kendimi çok yorgun ve nedensiz bir şekilde huzursuz hissediyordum. Aklımdaki ses hemen yurda gidip biraz olsun dinlenmemi söylüyordu. Öyle de yapacaktım ta ki yol üzerindeki o eski kitabevini görene kadar. Belli ki çok uzun zamandır buradaydı fakat ben daha önce hiç görmemiştim. Kitaplara zaafım vardı. Ne zaman bir sahaf ya da kitabevi görsem içeri girer, önce raflar arasında dolaşır, daha sonra gözüme kestirdiğim ilk rafın önünde durur ve kitapları incelemeye başlardım. Yine öyle olacaktı belli ki. Kapıyı iterek içeriye girdim. İçeride yaşlıca bir amca küçük bir iskemlede oturmuş, elindeki şiir kitabını okuyordu. İçeri girdiğimi fark edince başıyla selam verdi, gülümseyerek selamını aldım. Biraz gezindikten sonra bazı kitaplar ilişti gözüme. Sezai Karakoç’un kitapları… Hemen hemen hepsi oradaydı ama içimden bir ses özellikle “Diriliş Neslinin Amentüsü” nü almam gerektiğini söylüyordu. Aslında daha önce okumama rağmen son zamanlarda işittiğim ya da şahit olduğum hadiselerin bende bıraktığı tesirden dolayı tekrar okumak istedim. Amca elimdeki kitabı gördükten sonra, “Demek Diriliş Nesli” diyerek gülümsedi. “Evet… İnşallah layık olabiliriz amcacığım.” diyerek kapıya yöneldim “İnşallah kızım… Önce bir olalım, gerisi Allah’ın izniyle gelir.” dedi. Kitabevinden çıkmıştım ancak amcanın söylediği söz sürekli zihnimde yankılanıyordu. “Önce bir olalım, gerisi Allah’ın izniyle gelir”. Bir olmak için önce dava ve davaya karşı sarsılmaz bir inanç gerekmez miydi? Ancak şu an çoğumuzun bir davası olduğundan bile emin değildim.

 

Bu hale tabii bir anda gelmemiştik. Yavaş yavaş ve sezdirilmeden yapılıyordu her şey. Önce kırmızı çizgilerimiz pembeleşiyor sonrasında ise tamamen ortadan kalkıyordu. Asıl kötü olan şey ise biz buna “Günümüze ayak uydurmalıyız.” diyerek bir kılıf dahi bulmuştuk. Günümüze ayak uydurmak, kimliğimizi unutmak anlamına mı geliyordu? Böyle mi devam edecektik? Bu sorulara cevap ararken hem gönlüme hem de aklıma yer edinen o bölüm: “Doğuyu Batıyı bilmeliyim. Eski uygarlıkları derinlemesine incelemeliyim. Yükseliş ve düşüşlerin sebeplerini derinden derine araştırmalıyım. Allah’ın insanoğluna en büyük nimeti olan İslâm inanç ve medeniyetine mensup olan bir toplum, nasıl olur da bugünkü acıklı duruma düşer? Bunun mutlaka bir veya birçok sebebi vardır. Bunu bilmeliyim. İşte bütün bu konuları incelemekte ilim benim rehberim olacaktır.”

 

Hayır hayır. Böyle devam etmemeliydik. Ben buna göz yumamazdım, bir şey yapmalıydım. Önce çevremden başlayacaktım ve bu hususta gayet kararlıydım. Bizimkileri aradım. Yarım saat sonra bir çay bahçesinde buluşacaktık. Şaşırmışlardı. Okul çıkışı yorgun ve bir o kadar da huzursuz olan ben, şu an bir hayli heyecanlıydım ve onları buluşmak için arıyordum. Sözleştiğimiz gibi yarım saat sonra çay bahçesinde buluşmuştuk. Uzun uzun konuştuk; herkes kendi alanında yapabileceklerinden bahsediyordu. Hepimizin gözlerinde bu dava için bir şey yapabilme mutluluğu vardı. Birer çay söyledik ve konuşmaya devam ettik.

 

Vakit epey ilerlemişti. Sohbete ara verip yavaş yavaş toparlanmaya başlamıştık. Dışarıda yağmur yağıyordu. Yurt da pek uzakta sayılmazdı, yürüyecektim. Çantamdaki şalı çıkarıp boynuma doladım ve hızlı adımlarla yürümeye başladım. İçim içime sığmıyordu. En kısa zamanda konuştuklarımızı uygulamaya geçirmek için sözleşmiştik. Amacımız sessiz kalmamak, aklımızdakileri birileriyle paylaşmak ve birinin hayatına dokunmaktı. Bunları yaparken bir de yüreğimizi dağlayan başka bir husus vardı. Müslüman kardeşlerimize yapılanlar… Bu konuda da çalışmalıydık. Zira birkaç haftadır yaptığım iç muhakeme sonucunda şuna ulaşmıştım, İslam coğrafyasında bir hadise vuku buluyor, bizler de bu hadiseyi şiddetle kınıyor ve birkaç gün sonra unutuyorduk. Sonra bir olay daha oluyor ve biz tekrar kınıyorduk böylece süreç bir kısır döngü hali ile devam ediyordu.

 

Artık ümitsizliğe yer yoktu. Bir davamız ve bu dava için atılması gereken adımlar vardı. Önce Müslümanlar olarak birlik olacak ve ardından da Müslüman kardeşlerimize destek olacaktık. Birkaç dakika sonra yurda gelmiştim. Hemen odama geçtim ve yazmaya başladım. İçimden ne geçiyorsa…