9 Eylül 2023

Közüngü

Yazar: Kübra İLERİ

Şerit şerit hayalleri akıyor insanın, geçmişinden geleceğine. Okumanın ve de yazmanın yükünü sırtlandığı günün akşamında esrarlı gözlerle efsunluyor etrafı.

Çıkış kapılarının pervasız seslenişleriyle batmaz güneşin etrafında, ısıtıyor anne yüreği minicik yavrusunu. Sobadaki ateş her günkünden biraz daha sıcak. Baş koyulan omuzların hakkını veriyor anne. Kızına ve oğluna hüzün yüklerken, etrafına gülücükler saçıyor. Hayallerini annesi belirliyor evlatlarının. Verdiği omuzların sermayesinin yüzdesini istiyor. Gözlerini yumduğu anda, kendinden izler taşısın ki en çok elveda ve unutulmayan yüz kendisinin olsun diye. Kadın olmanın vermiş olduğu mücadelenin içinde kendisi var diye zafer nidaları atıyor. Çünkü her evlat anne ve babasından izler taşır. Mirastır izler evlada. Evlattan ise evladına. Bu böyle kuşaktan kuşağa devam eden hatıradır. Kimisi bu hatırada kin ve nefret tohumları ekerken, kimisi umut ve de inanç ekiyor. Hissiz dünyanın hisli çocukları oluyorlar, anne babalarından sonra. Ne de olsa en kötü duygu bile histir. Annesinin yüzüne bakarken büyüyen evlat, sesini duymak için fırtınanın esmeyen tarafı olmaya razı geliyor. Yaşam mücadelesi içinde yaşamanın lezzeti, ölmeyi yeğ kılıyor.  Dünyaya geldiği andan itibaren kulaklarına ezan ile ismi okunurken, ruhuna anne sözleri ilmek ilmek işleniyor. Küçük yaşta sorumlulukları yük sanıp büyümeye başladığında ise sorumluluktan kaçıyor. Hayat denilen gerçek, bir anda evladın gözünde canlanıyor; iki dudağı arasında bağlılıktan çok bağımlılığa alıştırıyor. En çok da muhtaç olduğu insana. Anneyle başlıyor her şey hayatta. Biterken ise anneden bir hatırayla elveda diyor. Hayal ve gerçek arasında köprünün altından giden suların, aktığı cennetler vadisi, puslu gözlerden fark edilmiyor. Peygamber devesi misali olunca görüyor efsunlanmış çorak topraklar insanın renk değişimini. Her gittiği yerde ailesinden izler taşısa bile bulunduğu yerin rengini kolayca aldığını. Dıştan renk muazzam görünmüş olsa dahi, geldiği yerin rengini kalbinden asla çıkaramadığını. Parçaların bütünleri ayrılsa da bütün o parçadandır. O parça ki ruh ve beden gibidir. Her ruhta bir ben, ben olan ruhta bir sen varsındır. Biz olmanın mücadelesi verilen bir çağda ben olmayla başlayan hayat ruh ve beden kavgası veriyor. Et tırnak misali… Anlaşılıyor öte taraftan.

Yalnızlık paylaşılmıyor, süslü cümleler altında gizleniyor. Çorak topraklar şahit oluyor; insanın yaşam serüveni içinde aldatmacalarla dolu bilmecelerin cevaplarının kimden geldiğine, kime gittiğine…