5 Ocak 2024

Asker Kaçağı

Yazar: Bilal YILDIRIM

Osmaniye ve Adana’yı geçerek Akdeniz’e dökülen Ceyhan Nehri ve çevresi sonbaharda çok güzel olmuştu. Masmavi su öyle güzel akıyordu ki asker elbiseli otuzlu yaşlarda bir adam akan suyun içine daldı. Elini yüzünü yıkadı. Sonrasında üst elbiselerini de çıkardı ve vücudunu iyice yıkadı. Ayaklarını da ta dizlerine kadar çağıldayarak akan suyun içine uzattı. Su yorgunluğunu almıştı.

 

Biraz aşağıda Ceyhan Nehri üzerinde dokuz gözlü Adana-Halep yolu güzergâhında Romalılar tarafından yapılan Misis Köprüsü vardı.

 

Ceyhan Nehri Elbistan ilçe merkezindeki Pınarbaşı kaynağından beslenip orta Toroslar’da Nurhak Dağı’ndan çıkan Söğütlü Deresi ile Elbistan ilçesinde birleşir. Ayrıca Sivas yakınlarından doğan Terbüzek ve Kömür çayları Göksun Çayı adı ile Ceyhan Nehri ile birleşir. Aksu Çayı da Çağlayancerit ilçesinde Ceyhan Nehri ile birleşir ve bereketli Çukur Ova’yı besler. Bu nehir Akdeniz Bölgesi’nin en büyük akarsularındandır. Kıyıda çok büyük bir delta oluşturarak İskenderun körfezine dökülür.

 

Asker, nehirden bir yılan balığı yakaladı ve sırtındaki çantanın içine koydu. Yol azığı tamamdı. Köprüyü geçerek düşünceli bir şekilde yürümeye başladı. Çanakkale Cephesi’nde savaşa katılmıştı. Savaş bitince birlikte savaştıkları askerlerden birçoğu izin almadan memleketlerine dönmüşlerdi. Kendisi de öyle yaptı. Bu tür asker kaçağını önlemek için kısa bir zaman sonra Büyük Millet Meclisi 29 Nisan 1920 tarihinde Hıyanet-i Vataniye Kanunu çıkarmıştı.

 

İskenderun yaylasında bulunan evine varmaya epey yaklaşmıştı. Bunca zaman sonra izinsiz eve gelmesi nasıl karşılanacaktı. Merak ediyordu. Evliydi. Dört kızı ve bir oğlu vardı. Savaş çıkınca askere çağrılmıştı. Büyük ve küçük olmak üzere beş kardeşi daha askere gitmişti.

Kendisi ile beraber bir kısmı Çanakkale Cephesi’ne bir kısmı ise Filistin-Yemen-Trablusgarp tarafına gönderilmişlerdi. Kardeşlerinden yalnızca biri bekârdı, diğerleri evli ve çocuk sahibi idiler. Çocukların ve gelinlerin bakımı ihtiyar babaya kalmıştı.

 

İhtiyar babası sağlıklı ve dirayetli biri idi. Ona saygıda kusur etmezler, ondan çekinirlerdi. Yaşlı adam birkaç gündür kendisinden saklanılan bir şeylerin olduğunu kadınların davranışlarından anlamıştı. Gelinlerden birini çağırmış ona olan biteni sormuştu. Kadınların, askerden izinsiz gelen oğlunu, birkaç gün ormanda sonra da hayvanların bulunduğu ahırda sakladıklarını öğrendi. İhtiyar, ev ahalisinin hepsinin bir arada bulunduğu yemekten sonra hiddetli bir şekilde bastonunu yere vurarak;

 

“O asker kaçağına söyleyin, hemen yanıma gelsin.” dedi.

 

Ortalık bir anda buz gibi olmuştu. İhtiyardan başka herkes olanı biteni biliyordu. Hepsinde şimdi ne olacak diye bir merak uyanmıştı. Gelin koşarak gitti ve durumu asker eşine anlattı. Beraber döndüler. Selam verdi. Öpmek için babasının eline sarıldı. Babası elini geri çekti.

 

“Sen ne yaptın? Askerden kaçılır mı hiç?” dedi.

 

“Baba ben askerden kaçmadım. Hastalandım. Herkes gibi ben de izin almadan geldim.” dedi.

 

“İzin almadan askerden gelinmez. Tez geri döneceksin. İzin verirlerse geleceksin.” dedi İhtiyar.

 

 

Nehir güçlü şekilde çağıldıyordu. Eve geldiği yoldan değil de daha yukarı bir güzergâhtan geriye dönmüştü. Yakında bir köprü yoktu. Elbiselerini ve postallarını çıkartıp Ceyhan Nehri’ni geçmeğe başladı. Nehri zor güç geçti ama postallarını nehre kaptırdı. Ayak yalın kalmıştı. Bu şekilde Kayseri’ye kadar ulaştı fakat hastalığı artmıştı. Trenle Tokat’a geldi. İlgili askeriye birimine gidip durumunu anlattı. Hasta olduğunu da söyledi zaten durumu apaçık ortada idi. Tedavi için hastaneye aldılar.

 

Sonunda ihtiyar adama, Birinci Dünya Savaşı’ndan dört şehit ile on sekiz yetim ve de üç dul gelin kalmıştı. Oğullarından ikisi ise askerden sağ salim dönmüştü. Çok geçmedi İhtiyar da doksan iki yaşında vefat etti.

 

 

O zamanın sömürgecileri, bizleri bu topraklardan çıkartmak istediler fakat başaramadılar. Kanlarını bu topraklar için akıtanlara minnet borcumuz var. Şu an ihtiyacımız olan, aklımızı ve alın terimizi hayatla buluşturup güçlü olmaktır, bilinçli olmaktır. Bu toprakları bize vatan olarak bırakanlara rahmet olsun.