12 Ağustos 2023

Çeşm-i Giryân

Yazar: Kübra İLERİ

Hayat uzaklaştığın noktada kalmıyor. Tekrar başlıyor gittiğin yerde. Unutuluyor sanılıyor, oysaki insan unutmuyor, sadece erteliyor; tıpkı acılarımızı ertelediğimiz gibi. Bugün dünü düşünmekten, yarın ise bugünden planları yapılırken yok oluyor. Herkesin konuştuğu planlar, projeler yapılırken “Acını yaşayabildin mi?” sorusu dahi sorulmadan ilerleniyor çünkü bir öğreti var: Ne olursa olsun zamana ayak uydurmak zorundasın. Oysa unutmak ve görmezden gelmek, en büyük merhametsizliktir. İnsan her şeyi kaldırabilir ama unutmayı taşıyamaz. Anlatmak, paylaşmak ister. Kederinin dilini farklı lügatlara çeviren insanlık, umutlarını da kayıplarını da anlatmadan yapamaz. Varken yokluğu yaşayan, yokken varlığı tekrar bulmak ister. Her kayıp bir çağın kapanmasına benzer çünkü bir dünya onun için yok olmuştur. Her insan bir dünyadır gıyabında. En güzel ritmi kulaklarına değmeyecektir artık onsuzken. Ya onlasın ya ordasın. 6 Şubat’tan sonra tam olarak neredeyiz? İnsan her kaybında bir uzvunu gömer toprağa. Depremden sonra insanlar mezar taşına özlem yazıp kalbini gömdüler. Toprak kızıl kana, ruhlarsa kimsesizliğe büründü. Nisyanı çok olanlara karşı affedicilik gösterirken, iyiliğe hasret uzuvlar için dualar okudular. Anlaşılmayan ve anlatılmayan hikâyelerin gösterime girmeyen destanlarıydılar. Şimdilerde ise olan biten bir ağacın çotuk kısmı. Ne toprak kabul ediyor ne kulaklar dinliyor. Ve bir anda sessizliğe bürünmüş oluyor yeryüzü. Dizlerinin üzerine çöküp insanlarına ağlayan, canlarını tehlikeye atıp bir ses duyma uğruna karanlığa hapsedilen kalpler durağı, geleni olmayan ama gideni çok olan bir hikâye bırakıyor. Yeniden yapmak mı zordur yoksa yıkıntıları kaldırıp tekrar umutlar inşa etmek mi?  İnsanlar bir gecede değil bir dakikada bütün anılarını, hayatlarını kaybederken bir taraftan ağır yüklerin temizliği yapılıyor. İşleri zor, hakları çok olan işçilerimiz hâlâ çalışmaya ara vermeden alın teri döküyorlar. Canları pahasına yeniden inşa ediyorlar. Yeni hayatların var olabilmesi için.

Hayat devam ediyor deniliyor. Oysa bilinmiyor ki biten bir hayatın yeniden başlaması olmuyor. Bayramlı günlere gözyaşı ile uyanan, ömürleri boyunca hasret rüzgarlarının dinmeyeceği hayatlar için normal yaşama dönün sözleri, yaşamadığı hayatın muhalefetini sunmaları, duygusal şarkının tenor kısmını dinlemek gibi.

“Yanmayan ateşin külü,

Rüzgârın eline tutsak.

Savruluyor yedi kıtaya.”

Hayatlar yeniden kendini bulmaya çalışırken anlıyor insan; bulmak çözüm değil, anlamak çözüm.

“O ise zamansız yağmura benzer

Toprak kokusuna hayat sığdırırken

Değirmene giden yolları aşındırır…”