26 Nisan 2023

Ölümle Yaşam Arasında

Yazar: Saliha Zeynep AÇAR

Bir insan öldüğünde gerçekten ölmüş müdür? Ya da bir insanın ölmesi için gerçekten ölmesi mi gerekir? İnsanoğlu bir kere mi doğar ve aynı şekilde bir kere mi ölür? Otuz yaşımın getirdiği sorular mı bunlar yoksa kalbimin sızısının kalemime yansıması mı?

Bir çift göz, bir anlık bakış, ince parmaklar ve narin bir dokunuş… Her gün şehrin ışıkları söner, herkes uyur, sesler kısılır ve ben onunla baş başa kalırım. Onunla, yani kalp sızımla. İhtimaller dolanır aklımda, kalbimde ve damarlarımda. Dünya üzerindeki sonsuz sayıdaki olay için sonsuz ihtimallerden bizim payımıza düşen bu hayal kırıklığını düşünüp dururum. Acaba hangi tercihimi değiştirseydim yıllar önce yazılmış, defalarca okunmaktan yıpranmış şu mektuba muhtaçlığım kalmayacaktı? Aklımda yalnızca bir an var onunla; bir çift siyah göz bana merhametle bakarken saçlarımda dolaşan şefkat dolu parmaklar… Ne çok isterdim, onunla olmayı değil, onu unutacak kadar çok dünyaya dalmayı. Ne kadar çalışırsam çalışayım, akşam kendimi bu masada, elimde mektupla buluyorum. Yırtmayı denedim, yapamadım. Dokunabildiğim, koklayabildiğim, hissedebildiğim tek hatırası bu.

Bir gün cesaretimi toplayıp kapısına gittim. “Vedalaşmıştık biz.” cevabını almakla kaldım. O an anlamıştım ki bunca yıldır tanıdığım, sevdayı öğrendiğim insanın dünyasında çoktan ölmüştüm. Demek ki insan yaşarken de ölebiliyor. O ise benim aklımın bir köşesinde kendi hayatı dışında başka hayatlar yaşıyor.

Bazen düşünüyorum da günler geceleri, aylar yılları kovalarken ben bunca yaşı bu hasret dolu hayat için mi yaşadım? Tanıştığımızda birer çocuktuk, oyunlar oynar, düşünce yaralanan dizlerimizi birlikte sarardık. Büyüdük, şehrin sokaklarında koşturmaya başladık. Daha da büyüdük ve bana kalan koskoca bir boşluk. Bizi bu ana, şimdiye getiren her şey bunun için miydi? Tüm yatırımını tarlalarına yapıp bir ürün dahi alamamış bir çiftçi gibiyim. Her günümü özenle yaşardım; sabah uyanmanın bir manası vardı, çalışmak ve maaş günün beklemekten ötede bir mana… Dişlerimi fırçalarken bile ona gülümseyeceğimi düşünerek fırçalardım. Şimdi ise elimde bir mektup, sabahların gelip beni gecenin koynundan almasını bekliyorum. Zihnimin odalarını yokluyorum da veda anımızı hatırlamıyorum. Bizim ikiye bölündüğümüz ardından ben ve sen olduğumuz zamanlara bedenimdeki hiçbir hücre şahitlik etmiyor. Ne kalbim ne de aklım inanıyor bu özleme. Senin, benim zihnimde ayrı hayallerle çoğalarak yaşamana karşılık ben çoktan senin dünyanda öldüğümün farkındayım. Yine de senin bana gelişinle yeniden doğacağıma olan sonsuz inancımla bugün de kalemimle olan mesaimi bitiriyorum.