31 Ekim 2023

Rahmân’ın Kadın Kulları Kitabına Dair

Yazar: Hatice KORKMAZ

Fatma Bayraktar Karahan, “Rahmân’ın Kadın Kulları” adlı kitabında 80 hanımdan bahsediyor. Onların her birinin en çok öne çıkan özelliğine değinerek, her biri için 3-4 sayfa ayırarak anlatmış. Bu hanımların çoğu sahabe, tabiin, Kur’an’da kendisinden bahsedilen hanımlardır.

Her birimiz bu dünyaya gözlerimizi açarız. Sonra yavaş yavaş büyürüz ve yürümeyi, konuşmayı öğreniriz. Daha sonra okula gider okumayı, yazmayı öğreniriz. Bu şekilde günler geçer ve artık gençlik dönemine gelmiş oluruz. Kimimize Allah anne olmayı nasip eder kimimize nasip etmez. Bazılarımızın kaderinde evlilik yoktur. Allah ne takdir etmişse herkes onu yaşar. Yaşadıklarımız bazen sadece bizim başımıza geliyor zannederiz. Bizden başka hiç kimse bu acıyı yaşamıyor, bizden başka hiç kimse böyle bir imtihan görmüyor sanırız. İşte böyle sanılarımıza son vermek için bu kitabı okuyabiliriz. Bu kitabı okuyunca anlarız ki bir tek bizim yaşadığımızı sandığımız acıları, kayıpları, hüzünleri bizden önce de birçok insan yaşamış. Bizden sonra da yaşamaya devam edecek. Kitap kapağı da sanki bize bu mesajı vermekte. Kitabın kapağındaki yarım yuvarlak diyeceğim şekiller bana ampulü hatırlattı. Dünyada yolunu kaybedenlere, karanlıkta kalmış hissedenlere birer ışık olsun. Herkes kendi lambasına yani imtihanına göre bir ampul seçsin, bir hanım sahabe seçsin de onunla yeniden ışığını, yolunu bulsun.

Eşini kaybetmiş, ailesinden hiç kimse kalmamış olan bir kadına Ümmü Seleme’nin, radıyallahu anh, hayatını okumasını tavsiye ederim. Ümmü Seleme ilk evliliğini Ebû Seleme el-Mahzumi ile yapar. Ebu Seleme ve Ümmü Seleme İslâm’ı ilk kabul edenlerdendir. Medine’ye hicret için yola çıktıklarında Ümmü Seleme’nin aile üyeleri, kocasına “bizim kızımızı Medine’ye götüremezsin” diyerek onları engeller.  Bu esnada olaya şahit olan Ebu Seleme’nin ailesi de, “o halde, oğulları da bizim ailemizdendir” diyerek, Ümmü Seleme’yi evladından da ayırırlar. Ebu Seleme mahzun şekilde Medine’ye hicret eder. Geride kalan Ümmü Seleme aynı anda hem evlat hasreti hem eş hasreti çekmeye başlar. İlk ayrılık acısını bu şekilde yaşamaya başlar. Eşinden veya çocuklarından bir şekilde ayrılmak zorunda kalmış olan hanımlara Ümmü Seleme (radıyallahu anha)’ya bakmalarını söylerim… Ümmü Seleme daha sonra evladına kavuşur ama bir süre sonra da eşi Uhud Gazvesi’nde aldığı yara sebebiyle vefat eder. Dört çocuk sahibi, ailesinden kimse kalmamış mümin bir hanımdır artık o. Daha sonra kırk dört yaşındayken Resulullâh (sallallahu aleyhi ve sellem) ile evlenir. Ümmü Seleme’yi birçok sahabeden ayıran bir özelliği ise, ashabın içinde bulunan 30 kadar hafızdan biridir. Hıfz eylediği birçok ayeti de sevgili Nebi’nin bizatihi kendisinden işitir. Yaşının geç olmasından dolayı Hafız olamayacağını düşünen hanımlara Ümmü Seleme annemizi hatırlatıyorum.

Oğlu şehit olan veya oğlu vefat eden annelere de Rubeyyi bnt. Nadr’nın, radıyallahu anh, hayatını araştırmalarını tavsiye ederim. O Bedir Savaşı’nda oğlunu şehit vermiştir. Oğlu Harise ensarın ilk şehididir. Üstelik yaşı küçük olduğu için savaşa katılmasına izin verilmediği hâlde savaş alanının gerisinde Müslümanlara yardım etmeye çalışırken şehit edilmiştir. Rubeyyi aynı zamanda şehit kardeşidir. Kardeşi Enes b. Nadr (radıyallahu anh) Uhud Savaşı’nda şehit olmuştur. Şehitlikle ilgili şu hadis-i şerifi yazarak şehitliğin ne yüksek bir mertebe olduğunu hatırlayalım: “Ölüp de Allah katında hayırlı bir mertebeye erişen kullar içinde, şehitten başka hiçbir kimse -içindekilerle birlikte dünya verilecek olsa bile- yeniden dünyaya gelmek istemez. Şehit, şehitliğin ne denli üstün bir mertebe olduğunu gördüğü için, dünyaya dönüp bir kez daha şehit olmak için can atar.” (Buhari, Cihad, 6)

Elinden hiçbir iş gelmediğini, kendisinin beceriksiz olduğunu düşünen ve sürekli başkalarıyla kendini kıyas edenlere Ümmü Mihcen’in, radıyallahu anh, hayatını okumasını tavsiye ederim. O Mescid-i Nebevi’yi süpüren yaşlı, siyahi bir kadındı. Her gün Mescid-i Nebevi’yi temizlerdi. Allah Resulü (sallallahu aleyhi ve sellem) bu yaşlı sahabesini görünce mutlu olurdu. Her gelişinde onun hâlini hatrını sorardı. Ümmü Mihcen bir gün vefat etti. Peygamberimize onun vefatının haberini vermek için gidenler O’nun uyuduğunu öğrenip rahatsızlık vermek istemediler. Ve Ümmü Mihcen’in cenaze namazını kılıp defnettiler. Sabah Ümmü Mihcen’i sorduğunda haberi verirler. Resulü Ekrem çok üzülür. Ümmü Mihcen’in cenaze namazını kendisi kıldırmak istemektedir. Yanında sahabesi olduğu halde Bâki mezarlığına gider. Mezarı başında dua eder. Rivayetlere göre cenaze namazını tekrar kıldırır.

Bir hocamız “Herkes her işi yapamaz ama herkesin yapabileceği bir iş vardır” der. Ümmü Mihcen, ben zaten yaşlıyım, ne yapabilirim, benden ne olur ki dememişti ve ne yapabileceğini düşünüp mescidi süpürme işini kendine bulmuştu. İslam adına bir şeyler yapmak için illa önde olmak, hoca olmak, bir kurum sahibi olmak gerekmiyor. Nefsimiz her ne kadar büyük işler yapanlara takılsa da Allah işin büyüklüğüne küçüklüğüne bakmaz, ihlasa bakar. Bunu biliyoruz aslında ama buna rağmen şeytanın tuzaklarına çok çabuk düşebiliyoruz. Düşmemek için bizden öncekilerin hayatını okumamız gerekiyor. Onlarla bağlantımızı bırakmamak gerekiyor.

Kitaptan daha fazla sahabenin hayatından etkilenmeme rağmen yazının hacmi büyümesin diye üçünü aktardım. Kitapta sadece sahabe hanımları anlatılmıyor. Faziletiyle bilinen başka hanımlar da anlatılıyor, Hz. Meryem gibi. Rabbim tüm sahabelerden razı olsun ve bizlere de onları anmayı, anlamayı ve onlar gibi yaşamak için gayret göstermeyi nasip etsin.