Şakâikünnumân
Paha biçilmez servetleri güzide zamanlara değiştiriyorken, bakışın hakikate açılan tarafı duvarda asılı tablonun göze çarpmaz olduğu anda duvarların aynı olduğu hissiyatıyla buluşuyordu. Bu sırada gelincik çiçeği açması gereken zamanlarda köklerinin kuruduğunu anlıyor ve bunca yıl heba edilen duyguların sükunetini taşıyordu. Yedi iklim koşulları arasında kaldığını söyleyen asil duruşlu gelincik çiçeği, büyümeyi ve de yaşamak için kendi toprağında olması gerektiğini, kurumaya yüz tutunca fark ediyordu. İnsanın hakikati de gelincik çiçeği misaliydi. Kurumaya yüz tutunca gerçeği fark ediyordu. Pişmanlıkları omuzlamanın medarı iftiharını bir ömür boyu taşıyacaktı insanoğlu. Kaybedince anlaşılamayan bir hayatın yaşam boyu serüveninden çıkardığı derslerle kendine minnet borcunu yükleyecek olan insan yine de gelincik çiçeğinden ibret almayacaktı. Başa gelmeyen imtihanın sınavı zor olmazdı ne de olsa; izlemek ve hayırlısı demek daha kolayıyken. Geçmiş tarih sayfalarından akıyor muydu, yoksa insan hafızasında unutulmaya yüz mü tutuyordu? Gelincik çiçeği kururken insan ibretsiz yaşamı yaftalamanın hafifliği sayesinde, her gün rutin bir hayata merhaba diyordu. Gelincik çiçeği misyonu bir gün elbet solmasıyken insanın da misyonu unutmasıydı. Direndikçe kaybolan anılar, giden insanlarla gömülen yalnızlıklar, her gün yeni bir ruh üflüyordu insan bedenine. Ne doğmayı biliyordu ne de doymayı. Hep daha fazlasını istemekle geçen insan hayatı paha biçilmez servetleri zamanın taş kalpli değirmeninde bir güzel eritiyordu. Bir de ne görülsün?.. Ne zaman kalmış ne insan ne de insandan kalan. Bakış farklı olsa dahi duvar aynı olduktan sonra ne insan pahada ağır oluyordu ne de duvarına astığı tablosu. İnsan mı değerli yoksa insandan olan mı? Gelincik çiçeği mi ihtişamlı yoksa gömüldüğü toprak mı? Kimsesiz çocukların dünyaya bıraktığı mezar taşlarını yıkamaktı oyun niyetine öğrettiklerimiz ve öğrendiklerimiz. Yaşatmanın mümkünlüğüne sınır çizilen evlerde hakkın var demek gibiydi her şey. Gelincik çiçeklerinin boynunu büktüğü dünyada insan yaşatmanın tebessümünü yıldızlara bırakırken sadece geceleri parıldamasını mümkün kılıyoruz. Ne de olsa yıldızlar sadece gece olunca değerleniyor…
İlahiyatçı
Benim için, haksız davaların haklı tarafıdır yazmak. Yazılarımda insanların mesken edineceği duyguları dile getirmeyi başarmışsam, o yazılan satırlar veya dizeler benim için olmuş demektir.
Maddiyatın maneviyata yolculuğunun geçişini tecrübelerle sabitleyen, susmak ve izlemek yerine konuşmayı tercih eden genç bir ilahiyatçıyım.
Başlık ve içerik muazzam kaleminize sağlık…
Acaba hangi kırda açan bir gelincik çiçeğiyim diye düşündüm. Kübra hanım bir gelincik çiçeğinden hayatımın izine daldım.
Söyleşiniz olur mu ??
Kaleminize sağlık..
Ne gelin çiçeği kalmış ne de huzursuz biri hayatımda
Yazınızı okudum ve Kübra Hanım duygum ne kadar çok öğrenmeyi hakediyormuş bunun farkındalığını kazandım
Teşekkür ederim size yazılarınız da kendimi buluyorum galiba ruhumun en ince detayına kadar sizden öğreneceğim çok şeyim olacak. Yazılarınızı sabırsızlıkla bekliyorum
Kaleminiz varolsun Kübra Hanım