15 Ocak 2022

Çocuklar ne zaman büyür?

Yazar: Sare AY

Çocuklar çok tatlı, çok şirin, çok şeker, çok temiz, hayat tecrübesinden ve empatiden, hatta bazen basit merhamet duygusundan bile uzak olabilen varlıklardır. Karamsar olmasın diye süslediğim kelimelere rağmen; biliyorum, biraz karamsar bir giriş oldu lakin zannımca çocuk olmak yetişkin olmaktan çok da uzak değildir. Yetişkin olmak toplum içerisinde yalnız başına var olabilme durumudur ki bu bile bazen ulaşılması güç bir durum haline gelir, kimimiz için. Toplum içerisinde toplumla birlikte veya topluma rağmen var olabilmek, kendini göstererek veya göstermeyerek olur ki bu da her davranışımızın tasdik edilesi olmadığının bir kanıtıdır. Hepimiz biraz geri dururuz. Hepimizin biraz kendi günahlarımızdan ve toplumun günahlarından ödü kopar. Değişmez bir gerçek ise, günahlarımızı paylaşmayı çok sevdiğimizdir. İşte bir çocuk da tam olarak bu anda büyür diye düşünüyorum. Bir zamanlar yalan bir büyüme belirtisidir zannediyordum lakin asıl büyüme belirtisi kandırıkçılıkmış. Kandırmak ve yalan arasında bir fark var: Bilinç. Yalan bilincin ürünüdür diye düşünüyordum ama üç yaşında bir çocuğun, her gün dürüstçe yanıtladığı bir sorunun cevabı için bir gün yalan söylemek istemesi sonucu yalan söylemesinde bir bilinç bulamayınca bu fikirden vazcaydım. Meğer yalanın da şuurluca söyleneni ve şuursuzca ortaya atılıp kaçılanı var imiş. Kandırıkçılık ise adeta devlet yönetmek kadar ciddi bir işmiş. ‘İktidarın, savaşın, mülkiyetin, politikanın tarihi; kandırmanın tarihinden ayrılamaz’ derken, birileri çok haklıymış meğer. Günah; yalnızca toplumun ‘unrealistic beauty’ standartlarına uygun olanları değil, olmayanları da kapsıyor. Bazen kandırılmak iyi gelir. Paradigmalar, değişmezleri bile yerlerinden oynatır. Toplumlaşmaksa kesin olarak kandırıkçılığı doğurmaz. Kandırıkçılığın tohumu toplumlaşılamadığında atılır ve egonun büyümesiyle doğru orantılı olarak etik kurallarını yarar ve yer altı dünyasının gün yüzüne çıkıverir. Yani bir çocuk aslında gerçek dünyaya ilk adımını ondan güçlü bir tekme yiyince atar. Şüphesiz insan ne kadar cahildir, ne kadar zalimdir. Tekme yediğin diyara güle oynaya koşmak sadece bir insanın işidir. E tabi dünyaya yumruk sallayarak doğmuş tipler de var. Sözlerim onlara değil aksine onlar fikirlerimi revize edebilirler. Kandırıkçılık oldukça rağbet gören bir meslektir. Lakin gerçek kandırıkçılar toplumun %11’inden çıkar. Yani eğer Mozart’ın ustalaşma adımlarını izleyerek 10.000 konuda tereyağından kıl çeker gibi kandırabilirseniz, ki bunun için de oldukça erken davranmalısınız, birazcık da şansla %11’in içerisinde bulunabilir ve Trump’a oy verebilirsiniz. Ne yazık ki kaderinizdeki kişilik tipi, yediğiniz dondurmanın çeşidi, rüyanızda gördüğünüz bilmem kaçıncı yüksekten atlama denemesi bu durumda etkilidir. Kandırmak ne raddede bir hayat tarzı haline gelir? Belini kâra bağladığı anda. Maddi manevi şöhret, kandırmayı göklere yükseltir. Ne mutlu ki kandırmanın hala daha akla mantığa uymadığı bir çağda yaşıyorum, aksi halde çocukların aslında büyüdüğünü nasıl ispatlayabilirdim? Keşke çocukların ilk etapta daha uzun süre şuursuzca yalan söyleyebilmelerini sağlayabilseydik. İronik bir deneyim olurdu. Lâkin ikinci ve sonuncu aşama olan kandırıkçılığa geçmeleri Allah’ın emri.

Not: Çocukları severim. Kandırıkçı olmayanları daha çok.