5 Mayıs 2024

Kozmopolit Kıyamet

Yazar: Kübra İLERİ

Sessiz adımların yağmur damlası ritminde ilerlediğini gören yıldızlar geçidi, karanlık çöktüğünü fark ettirmiyordu.

Suç mahallî oldukça soğuktu. Cesetler vardı, yürüyen cesetler.

Erken deniyordu. Zanlının bulunmasına içerde kalan çok dosya vardı. Yazılan binlerce mısra… Yenileri eklenemezdi. Cesetler ve yaşayanlar alışmıştı beklemeye; herkesin ve her şeyin savruk olmasına.

Yağmur dinerdi ne de olsa. Masallardaki gibi bir şemsiyeyi beklemek yerine güneşin açması için kıta değiştirmek lazım gelirdi.

Silah ve barut kokusundan ritimler hızlanmaya, yağmur sağanak olmaya başlamışken ders zilleri çalıyordu. Bütün kaosu bitirecek tek şey o zildi.

Masalar karalanmış, tahtalar çoktan doldurulmuştu. Ne var ki burada güneş batmıyor, dışarıda doğmuyordu. Ütopya sanan iller, pencereden bakınca binlerce öğreti arasından tek gerçeği sunuyordu:

Günlerce çalan kilise çanlarının ardından ezan sesini duymakta zorlanmış olmanın, ibadetinin bu denli değişmesiydi.

Kıyameti tahtaya yazan bir öğretinin, pencereden izlerken “vakit daha gelecek” yanılsaması içinde kaybolan buhran dolu hayatları, barut kokusu arasında kaybederken zamanı beklemek kadar nihayetsizdi her şey.

Ölüm oysa vakti geleni uyuturdu, yaşayanları değil…

Bal kovanları çoğalmışken zehri ayırt eden damak kalmadı.

Gelecek vadeden dünler aynı şarkıları söylerken kulaklar alıştı.

Harabeler arası ağaçlar gözleri yanılsattı.

Gecekonduda yalı izleyen vizyon filmleri

Yalıdan gecekondu izlenmezken perdenin en hakikatli sahnesiydi.

Son yolcu, hasret duyması pahasına ah çekişini göz yaşına sığdırırken

Koca dünyaya sığdırılmayanlar uğruna kıyamet bekleme umudu vadedilirken

Çizmeleri kar dolmuş kız çocuğunun baharı beklemesi umuduna sihirli sözcükler kulağına fısıldanıyor.

Umut vadeden topraklarda altından yapılan tahtları taşıyan binlerce öğreti okurken vicdan sızlatıyor…