5 Şubat 2022

Simetrik ve Yüksek Tavanlı Mekan Psikolojisi

Yazar: Mehmet Cüneyt ÖZKAYA

Yüksek tavanlı ve simetrik mekanlar Orta Çağ’da özellikle Gotik kilise mimarisinde sıklıkla tercih edilmiştir. Peki Orta Çağ’da kilise yapılarının simetrik ve yüksek tavanlı tercih edilmesinin nedenleri nelerdir? Öncelikle Gotik mimarinin özelliklerini inceleyelim. Gotik mimarinin başlıca özellikleri uçan payandaları, sivri kemerleri, kaburgalı tonozları ve uzun dikey açıklıkları ve burada kullanılan vitraylardır. Bu özellikler kendi içinde düşünsel ve fiziki zeminlerini bulundurmakla beraber, bu araştırmanın konusuna dâhil değildir. Burada ele alınacak konu kullanıcı deneyimleridir ve kullanıcı deneyimlerinde ise hiç kuşkusuz mekâna girildiği anda kendisini hissettiren yükseklik yani azamet ve simetri olacaktır.

Burada simetrinin etkisinden bahsedecek olursak; Geştalt kuramının ilkelerinden biri olan simetri, bu kuramdan yapılabilecek çıkarımla, kullanıcının mekânı algılamasına hem kolaylık tanır hem de kullanıcı açısından algısal olarak memnuniyet vericidir. Bu çıkarımları Geştalt kuramından yararlanarak şu şekilde açıklayabiliriz; akıl nesneleri önce bir bütün olarak ve bir merkez etrafında tanımlar, detaylar ise ondan sonra gelir. Simetrik mekânlarda genel hatlarıyla algılanacak hacim veya çerçeve, bir taraftaki unsurlar her ne kadar yoğun olursa olsun, diğer taraf bunun aynalanmış versiyonu olduğu için beynimiz bu tarz mekânları daha kolay bir şekilde algılar. Gotik mimaride ise simetri kullanımı, bu ilkede bahsedilen kolay algılanma özelliğinden dolayı tercih edilmiştir. Kullanıcıları detaylarda yormadan önce, azametli yapının ezici etkisini bu şekilde ortaya çıkarmışlardır.

Peki, bu eziciliği sağlayan nedir? Fotoğraflardan hareketle, incelediğim ve bir kullanıcı olarak deneyimlediğim mekânlarda; bu eziciliğin en temel nedeni kapalı bir mekânda, insan ölçeğinden çok daha büyük bir ortam olmasıdır. Burada, plan düzleminden bakacak olursak; uzun haç planları vardır ve giriş bu haçın en altındandır ama bu kadar uzun bir giriş olmasına rağmen üçüncü boyutta uzunluk hissi yükseklik hissine baskın gelemez. Daha doğru bir ifadeyle mekânın uzunluğu hissetmenin ötesine geçemez, yani farkındalık boyutuna ulaşamaz.

Peki, neden bu etki istenmiştir? Bunu da mekânın yüksekliğiyle beraber inceleyelim. Gotik mimaride yüksek tavanlı mekânlar tercih edildiği aşikâr, bu yüksek tavanların neden bu kadar baskın olduğuna gelecek olursak; dikey hareketler diyebiliriz. Yüksek tavanlı mekânlarda duvarlar dikey hareket ediyormuş gibi görünür, yani bu yükseklik vurgusunu kaçınılmaz şekilde oluşturur. Fakat Gotik mimaride ise bu vurgu daha da artırılmak istenmiş, duvarlara dikeyde de uzayan olabildiğince sık açıklıklar açılmış ve bu şekilde dikey hareket vurgusu daha da artırılmıştır. Bu dikey etkilerin hepsine ek olarak açıklıklar dışında kalan dar alanlarda ise yine üç boyutlu dikey hareketler yapılmıştır. Sorulan sorunun cevabına gelecek olursak, yüksek tavanlara çekilen kullanıcının dikkati, farkındalık boyutuna ulaşamayan fakat hissettirilen uzunlukla birleşiyor. Daha açık bir ifadeyle hissettirilen uzunluk, sonsuzluğun eziciliğini temsil ediyor ve dikeydeki yapının yüksekliği, yapılan onca vurguyla, yükseklikten kaynaklı eziciliği kullanıcıya deneyimletiyor.

Bu kadar baskın bir ezici deneyimi kullanıcıya yaşatmak istemenin sebebini ise dönemin siyasi ve sosyokültürel durumundan bağımsız olarak elbette düşünemeyiz. Hatta bunu destekleyen bir örnek ise dönemin şartlarının değişmesiyle bu ekolü, küçümseyici bir ifadeyle “Gotik” olarak adlandırılmasıdır.

Orta Çağ Avrupa’sı insanını uzun yıllar baskıladı ve bu baskının günümüze ulaşan en büyük tezahürü ise elbette ki Gotik mimaridir. Daha sonraları yine siyasi koşullardan kaynaklı ortamın değişmesiyle küçümsenen bu mimari, daha ileri zamanlara gelinince aradaki bağlantının siyasi ve sosyal olmaktan ziyade tarihselliğe geçmesiyle anlamlandırılabildi. Simetrinin Geştalt kuramıyla ilişkilendirilmesi, yüksek tavanlı uzun mekânların yücelik kavramıyla ilişkilendirilmesi ve bu ilişkinin dikeydeki açıklıklar ve dolu yüzeylerin yine dikey hareketleriyle desteklenmesine bir anlam yüklenebildi.

Kullanıcı deneyimleri dikkate alınarak anlamlandırılabilen bu ezici his, yine bu dönemle olan siyasi ve sosyal bağlantının kesilmesiyle gerçekleşmiştir. Kullanıcılarda bu hissin oluşturulmak istenilmesinin dönemin şartlarıyla ilişkilendirilmesi daha doğru bir ifadeyle Gotik mimarinin, o dönemde kullanıcılara verilmek istenilen bu hissin mimarideki karşılığı olduğu da yine daha sonraki dönemlerde anlaşılmıştır.

Bu noktada söylenecek en son söz Gotik mimarinin uzun haç planı, yüksek tavanları ve dikey hareketleri konumuz dışında düşünsel ve fiziki zeminlere oturmakla beraber konumuz bağlamında bu hareketlerin insan psikolojisine dönemin siyasi ve sosyal yaşantısıyla paralel şekilde etki oluşturmak için uygulanmıştır diyebiliriz.