29 Nisan 2023

Bir Beyaz Haber: TEKNOFEST!

Yazar: Hatice Hazal GÖKÇİMEN

“Anne, ben niçin bu kadar heyecanlıyım?”

Mutluluğumu, heyecanımı en bir saklayamadığım yer burası sanırım. Şu ana kadar gittiğim tüm yılları hatırlıyorum da; katlanarak büyüyor içimdeki coşku her sene. Eylül demek bir beyaz gökyüzüne kavuşmak demekti çünkü. Şimdi ise erkenden bahar geldi… 

Bayram yerine gidiyormuş gibi erkenden çıktığımız yolda kalbim çarparak ilerlerken “Teknofest!” diye fısıldıyordu kulağıma, içime sığmayan o şarkı. Ürkütücü derece güzel SoloTürk’ün sesi karşıladı bizi. Alanda hayat duruyordu gökyüzünü ustaca yararken. Kim nerede ne yapıyorsa sesini duyduğu an aceleyle işini bırakıp gözleriyle onu arıyor, sonra da gösteri bitene dek bakışlarını semâdan çevirmiyordu. Gün sonundaysa âdet üzere Türk Yıldızları yolculadı bizi; “Seneye mutlaka görüşelim.” sözünü vererek. 

Peki peki… İşte büyük an geliyor: 

“Haydi ama artık!..” diye hayıflandım deneylerin yapıldığı çadırda arkadaşımla dolaşırken. Önce ‘Ne diyorsun?’ der gibi baktı. Sonra gülümsedi: 

“Sen Akıncı’yı görmek istiyorsun…” Şimdi ‘görmek’ deyince eksik kalıyor. Geçen sene de geldim, gördüm; tanıştık, sohbet ettik hatta sözleştik o yüzden bu sene onu görmeden asla gidemezdim. Gerçi… Kendisiyle müşerrefliğimiz daha eskilere dayanıyor… Sınav yılı dershanede derslerden bunalınca deftere acemice resmini çizdiğim günlerden beri tanışıyoruz. Ancak ilk kez geçen sene Teknofest’te görmüştüm onu. Bu seneyse yine sabırsızlıkla Akıncı’nın yanına gitmek istiyordum. Arkadaşımın elinden tutup hızla ilerlemeye başladım. Gerçekten çok uçak vardı. Tabii ki de hepsiyle selamlaştık, ayıp olmasın değil mi?

“İyi de nerede?” diye sordu. Ben elimle koymuş gibi bulmuştum onu, bir yıl önce nerede bıraktıysam tam da oradaydı. Önce kardeşi Kızılelma ile tanıştık. Bir “Hoşgeldin” dedik kendisine. Ama daha görmeyenler için söylemeliyim ki: müthiş bir şey hocam… 

Bir kalabalık var ki… Sahnenin tam önüne denk geliyordu Kızılelma ile Akıncı’nın olduğu yer. Ancak ben kalabalık dinler miyim? Yine arkadaşımla beraber insanları yara yara yanına kadar geldik. 

“Dur Hatice!” Niye? Yerimde duramıyordum ki… Eski bir dostu uzun zaman sonra görmüş gibi kucaklaştık. Ona hayallerimden haber verdim. O da göğsünü gere gere gökyüzünü gösterdi “Ben bir milletin hayallerini gerçekleştiriyorum.” diyordu. 

Sonra ne mi oldu?.. Biz hala Akıncı’yla hasret gidermekteyken açılış konuşmaları başladı. Beni bir heyecan sardı… Çaktırmadan, içten içe dua edip beklediğim şeyin olacağını hissediyordum. Heyecanla bekledim, bekledim… Ve evet! Sadece havacılık ve uzay alanında değil ne konusunda çalışmak isterse istesin her gencin örnek aldığı Selçuk Bayraktar sahneye çıktı! Ben yine yerimde duramıyorum tabii. Yanlarından geçtiğimiz insanlardan özürler dileyerek en öne kadar ulaştık ve heyecanla Selçuk Ağabey’i dinledik. Evet, belki ben uçak mühendisi olmayacağım lakin hepimizin amacı bir: Vatanımız ve milletimiz için elimizden gelenin en iyisini yapmak. Bu yüzden ben, arkadaşlarım ve tüm Türk gençleri, Selçuk Ağabey’i çok seviyoruz. Nasıl mutlu, nasıl heyecanlıydım bilemezsiniz. 

Teknofest çok büyük ve kapsamlı bir festival. Gez gez saatlerce bitiremedik. Yarışmalar, etkinlikler, gösteriler ve uçaklar! Ah uçaklar…

Bir dakika! Kapanışı böyle yapmayacaktık…

Hani bir çocuk gelsin bir uçağa dokunsundu; dokunmadı mı? Dokunmaz mı… Kardeşim Ali sağ olsun benim dokunduğum dokunmadığım ne kadar uçak varsa hepsine dokundu. Ama… 

“Anne, gitmeden tekrar Akıncı’yı görelim mi?” Eh, annem biliyor benim uzuuunca bir süre etrafta “Akıncı, Akıncı” diye dolaştığımı, vedalaşmasak olmazdı hani. Haydi, veda bizim veda ama ahval yine Ali’ye yaramadı mı? Akıncı’nın yanına gitti, dokundu… Ali Akıncı’ya dokundu!

Eskiden hiçbir zaman buraya yarışmacı olarak veya bir uçak mühendisi olarak gelmeyeceğimi düşünerek üzülürdüm. Ancak öte yandan da kendi hayallerim sarıyordu beni. Artık karar verdim, evet tüm bu hadiseden mütevellit fevkalade mutlu ve heyecanlı olabilirim. Ayrıca bu iki günlük bir duygu da olmayabilir. Lakin herkes neyde iyiyse onu yapmalı, doğrusu böyle. Ben de kendi hayallerime kavuşmak için çok çalışacağım. Gökyüzünde destanlar yazanların hikayelerini anlatacağım. Hudut boylarında akıncılar; yirminci asrın başında on beşliler nasıl kuşandıysa, ben de öyle kuşanacağım silahlarımı…

***

Hem Akıncı ile bir ortak noktamız var, kendisi de benim gibi şiiri seviyor:

“Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik

Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik” Her uçuşunda gökyüzüne bu şiiri yazıyor…

Sonraki buluşmamıza dek, hoşçakal dostum. Gökyüzü sana emanet!