3 Temmuz 2023

Doğunun Yufka Yüreklisi

Yazar: Ahmet OĞUR

İslâm’ın kültür başkenti Şanlıurfa’ya doğru endişeli, heyecanlı bir o kadar da umutlu bir şekilde yola koyulduk. Saat 15.00 civarı otogardayız. Yazıhanedeki hafif kilolu görevlinin bizi şaşkınlıkla sorguya çekmesinden sonra otobüs gara yanaşır. Bizi karşılayan muavin bavulları teslim alırken kürtçe ”Hoş geldin!” dedi. Yerimizi aldıktan sonra Arapça ”Kaleminiz var mı?” diye sordu. İsmimizi ise Türkçe. Tabii hâl böyleyken yirmi iki saatlik yolu muavinin nereli olduğunu düşünerek geçirdik.

Peygamberler şehri Şanlıurfa’dayız. Otobüsten inerken yüzümüze ”hoş geldin” sadâsıyla çarpan sıcak hava, üç gün içinde neler yaşayacağımızı özetler gibiydi. Kalacağımız yere vardık. Klimasız 6 ranzalı derme çatma bir oda. Altmış derecelik Urfa’da böyle bir odanın içinde kalmanın dayanılmaz olduğunu fark ettikten sonra soluğu Balıklıgöl’de aldık. Öncesinde Balıklıgöl’ e gitmek için otobüs beklerken bize öz oğlu gibi ilgilenen yurdum insanı ile karşılaştık. Sonra aktarma… Ve orada yaşadığımız, eşi benzeri az görülür bir olay…

Otobüse 60 yaşlarında bir teyze biner. Ona yer veren yufka yürekli adam az sonra neyle karşılaşacağının farkında bile değil. Teyze koltuğa oturur ve kısık, kırıntılı sesiyle şoföre gideceğin yerin uzaklığını sorar. Az önce yer veren adam yaptığı iyiliğe birer iyilik daha eklemek isteyerek, şoför yerine kendisi teyzeye cevap verir. Ve teyzeden sarsıcı yanıt;

“Sus! Ben sana sormadım. Erkekler baya değişti. Kadınlarla konuşmaya ne meraklılar.”

Neye uğradığını anlamayan adam usulca bizimle birlikte iner. Teyze, bu dünyada yaşayıp bu dünyayı yaşamayanlardan. Yer veren adam, dünyada hâlâ tertemiz insanların olduğuna ikna olmuşlardan.

Şimdi Balıklıgöl’deyiz…

Balıklıgöl, etrafı ”yerli turistler” ile dolu. İçi, İbrahim aleyhisselâmı yakmak için hazırlanan odunlardan dönüşen balıklar. Karşı tepede İbrahim aleyhisselâmın atıldığı rivayet edilen mancınık. Makâm-ı İbrâhim ve şifalı su…

Biraz ileride Zeynel Ayn Gölü ve üzerinde tekne turu yapan “yerli turistler”. Bu yerli turistler de kim? Kendi tarihine gözleriyle değil de kamera merceği ile bakanlar mı? Yoksa kendi öz değerlerine ibret almak için değil görmüş olalım diye göz gezdirenler mi? Cevapları ancak zihni işgalden kurtulmuş, çağın ağlarından sıyrılmış ”bu ülkenin çocukları” verecek…

Öğlenin kavurucu sıcağı ciğercideyiz. Üzerimiz de kelebek gibi uçuşan genç garsonlar. Hepsinin yüreği ayrı bir vatan.

Manevi açlığımızı doyurmak için de Urfa’nın Gaznevi güllerinin bahçıvanı Şeyh İzzettin Efendi’yi ziyaret için gönül kapısından içeri girdik. İkindi namazını hemen arkasında kılma şerefine nail olmanın mutluluğu içindeyken hatme halkasında bulduk kendimizi. İşte o an… Ruhun rih gibi ese gürleye coştuğu, feyzin forul forul kaynayıp üzerimize sindiği müstesna bir an… Bizi kabul etti. Elini öptük. Biz gitmeden önce Vali bey , maddiyat ile boğulmuş ruhuna nefes aldırmak için ziyaretine gelmiş. Tabi, esfel’i-safilin’e çadır kurup, orayı ana yurdu edinen malum güruh hemen Vali bey ülkeye hainlik etmiş gibi haber yapmış, istifasını istemişler. Alçalmış aşağalık alçaklar… Ne yapsalar boş kim üzebilir mutluluk şerbetinde yüzenleri…

Sorduk;

– Efendim bize tavsiyeniz var mı?
– Zaman ve kalp… Bu iki kanada sahip olun.

Buyurdular…

Şanlıurfa, Doğunun Yufka Yüreklisi…
27 Ağustos 2022