5 Şubat 2024

Zahit ve Nahit’in Anısına

Yazar: Ayla GÜLHAN GÖKDEMİR

Bizim evde gün sabah namazıyla başlardı. Dedem hepimizi namazda görmekten hoşnut olurdu. Ben bazen kalkmakta zorlansam da, namaz sonrası evimizin içinde dolaşan manevi hava beni uyanmak için motive etmeye yeterdi. Hele kardeşimle kıyasıya yarışlarımız yok muydu… Bizi öyle bir harekete geçirirdi ki tüm ev halkını neşelendirirdi. İlk abdesti ben alacağım, dedemin arkasındaki ilk saf benim, babamın yanı benim, camiye ilk ben gireceğim, dedemin kucağına önce ben oturacağım, annemin kurabiyesini ilk ben tadacağım diye uzayan bir liste. Namaz sonrası babam bizi zeytinliğe götürürdü. Koşturmaca en sevdiğimizdi. Babam ikimizi güreştirirdi. Zorlu bir güreşme sonrası kimin yendiği belli olmadan babam güreşimizi sonlandırırdı. “Tamam çocuklar, yarışmak var ama siz rakip değilsiniz berabere bitirin oyunlarınızı.” derdi. Her ne kadar yarışı sevsem de bu benim de işime gelirdi. Kardeşimi rahatça yenebilirdim ama gönlüm onun üzgün yüzünü görmeye razı gelmezdi. Canım kardeşim benim hayat pınarımdı. Hayatım onunla anlam buluyordu. Bir elmanın iki yarısı gibiydik. Ayrı gibi görünsek de, özümüz kökümüz, her şeyimiz birdi.

Annem mis gibi yemekler yapardı. Musakhan en sevdiğimizdi. Bize göre taş kadayıfı annemden daha iyi yapan yoktu. Bayılırdık. Aynı şeyi sevmezsek olmazdı, yoksa nasıl yarış edebilirdik? Dedemi de paylaşamazdık. Bir yanına beni bir yanına kardeşimi oturturdu. Anlatırdı, durmadan anlatırdı. Ülkemizin nasıl bu hale geldiğini anlatırdı. Şahit olduğu geçmişi anlatırdı. “Biz bu topraklara yeni gelmedik, zorla da gelmedik, ama özgür değiliz. Özgür değiliz ama tutsak hiç değiliz. Kendi doğrularımızdan asla vazgeçmedik. Azınlık bir topluluğun işgali altında olsak da ilelebet davamızı savunacağız. Kudüs özgür olana dek burada dimdik duracağız. Biz Allah’ın imtihanı çok görünen ama diğer tüm insanların bizimle imtihan olunacağı kullarıyız. Biz kutsal bir beldedeyiz.” derdi. Bıkmadan usanmadan, gözümüzü kırpmadan dinlerdik. Damarlarımız kıpırdardı anlattıklarını dinledikçe. Esaret altında gibi görünsek de, ruhen dipdiriydik. Varoluş amacımızın farkında, dimdik ayaktaydık.

Haklı mücadeleye giriştiğimiz o kutlu gün geldiğinde, zayiatın çok olacağının bilincindeydik. Fakat haklı davamız için, onurumuz için, Kudüs için buna razıydık. Annem ve dedem mücadelenin ilk haftasında şehit oldular. Babam ağır yaralı kurtuldu. Babam, “Birbirinizi bırakmayın yavrularım. Sizin oyunlarınız hep berabere bitecek unutmayın.” dedi. Kardeşimle birlikte babama sımsıkı sarıldık. Babam da bizi Allah’a emanet edip şehitlik makamına ulaşmıştı. Zahit’ i sakinleştirmem benim için çok zor oldu. Annemin koynuna kıvrılıp yatıveren, dedemin dizinin dibine yanaşıveren, babamın omzuna çıkıveren küçük kedi Zahit, sürekli ağlıyordu. Ben de onun kadar boşluğa düşmüştüm. Tutunacak dallarım bir bir kırılmıştı. Ama Zahit vardı. Onun için ayakta kalmalı, güçlü olmalıydım. Ağabeyiydim ben onun. Adım gibi, Nahit’tim ben.

Günler, haftalar, aylar geçtikçe Zahit sakinleşmisti. Artık kalp acımıza hayatta kalma mücadelesi de eklenmişti. Rabbimizden gelecek her türlü hayra muhtaçtık. Zaruri ihtiyaçlarımızı karşılamakta oldukça zorlanıyorduk. Çoğunlukla da karşılayamıyorduk. Öğlene doğru yardım dağıtılacağı haberi geldi. Zahitim, “Ağabey koşalım!” dedi. Yalınayaklarıyla koştu yiğidim ben de arkasından. Heyhat yardımlardan önce keskin nişancı, burnunu zor silen kardeşimi tehdit görüp vurdu. Zahitimin yanına koştum. Kalk kardeşim dedim. Omzuma aldım. Nahit’tim ben. Kardeşimi omzumda da taşırdım. Omzumda taşırken şehadet şerbetini içtiğini fark ettim. Hani annem, babam, dedem şehit olduğunda dallarım kırılmıştı şimdiyse ağacım kökünden sökülmüştü. Zahitim de gitmişti. Zahitimin cansız bedenini omzumda taşırken bir anda neye uğradığımı şaşırdım. Zahitim üstüme bense sırtüstü yere düştüm. “Zahitim beni yendin mi kardeşim?” dedim. Etraf bir anda aydınlık oldu. Zahit tertemiz giyinmiş, mis gibiydi. Kahkaha atarak: “Hadi ağabey, ben senden önce girerim bak!” deyip koşmaya başladı. “Yok öyle yağma” dedim. Ben de peşinden koştum.