8 Mayıs 2022

Annesi Misiniz Sendromu

Yazar: Rabia Mutanoğlu

İki kardeşi ile de fazlaca yaş farkına sahip bir kişi olarak bunu yazma hakkını kendimde buldum. Biliyorum biraz ilginç bir başlık oldu. “Annesi misiniz sendromu da ne demek?” diyeceksiniz şimdi. Hemen anlatayım.

Benim ‘anne’ serüvenim yaklaşık 6 yıl önce falan başladı. Düşünün daha 15 yaşındayım. Yolda yürüyorum, yanımda kardeşim var. O da 7-8 yaşlarında. Parkta köpek severken bir adam geldi ve hayatımın geri kalanında fazlaca maruz kalacağım o sihirli cümleyi söyledi.

“Annesi misiniz?”

Şaka mı yapıyor diye baktım adama. Güneş gözlüklerimi çıkarttım.

“Yok abi, ablasıyım ben onun” dedim. “Pardon kusura bakma, gözlükler olunca şey yapamadım” gibisinden bir şeyler söyledi. Güldüm geçtim. Yine başka bir gün, lisede, okul servisindeyken anaokuluna giden çocuklardan birine yardımcı olmak için elinden tutup arabadan indirdim ve anneannesine verdim. Kadın çocuğa baktı ve dedi ki: “Teyzeye teşekkür ettin mi kızım?”

Haydi bakalım. Şimdi de teyze mi olduk? “Hanımefendi ben daha liseye gidiyorum ya” diyemedim tabii…

Neyse, bir şekilde alıştım ben buna. Zaten hep komiğime gidiyordu ama bu sefer eğlenmeyi de öğrendim. Nasıl mı?

Sene 2019, bir kardeşim daha oldu. Bu sefer 18 yaşındayım. Çok daha tehlikeli bir yaş. Hani az daha zorlasam teyzeden merhumeye terfi edeceğim. Neyse, ben sık sık alıyorum bebeği çıkıyorum dışarı, gezip oynuyoruz. Bir gün parkta yine uzun zamandır duymadığım ve üzerimdeki tozları atıp silkelenme vaktimin geldiğini anladığım o cümleyi duydum:

“Allah bağışlasın. Çocuğunuz kaç aylık?”

Şaşırdım, teşekkür ettim. Uzun zaman olmuştu bu cümleyi duymayalı. Gurur duydum kardeşimin annesi sanılmaktan. Demek ki gerçek bir anne gibi davranıyordum. “Kızım” dedim “Sen işte busun, süpersin. Çocuk da bakarsın, okulu da aynı anda yürütürsün sen.” Sonra bu saçma teselliyi bir kenara bıraktım ve boynum bükük halde çocuğum olmadığını, kardeşim olduğunu söyledim. Acı bir tebessüm belirdi dudaklarımda.

O günden sonra düzenli olarak anne sanılmaya başladım. Markete, sokağa, insan içine çıkamamaya başladım. Gece gözümü kapatınca tepemde dikilmiş bir sürü kadın gözlerimin içine bakarak o anlayışlı ve birbirinin halinden anlayan anne gülümsemesiyle ‘AYY MAŞALLAH CANIM KAÇ AYLIK KIZIN?’ diye üstüme geliyorlar ve ağır çekimde kahkaha atıyorlardı. “Yeter!” dedim. Uyandım. Yapacak bir şey yoktu. Annelikten daha fazla kaçamazdım. Ben, anne zannedilmek için yaratılmıştım. Bunu şimdi anlıyordum. Bugün yeni hayatımın ilk günüydü.

Her zamanki gibi kardeşimi aldım ve derin bir nefes alarak parka girdim. Benim gibi bir sürü anne çocuklarını oynamaya getirmişlerdi. Çimenlerde yürüyüp çiçeklere bakarken çocuğuyla birlikte bir annenin bize yaklaştığını fark ettim. İçimden ‘Hadi kızım, unutma sen bir annesin” dedim ve yüzüme o anlayışlı, “Maşallah tüm bebeklerimize” diyen anne gülümsemesini kondurdum. Hazırdım.

Kadın bana yaklaştı ve benimle annevari muhabbete başladı. İşte ‘bebekler çok tatlı, bu hava tam park havası, bizimki de çok hareketli yerinde durmuyor vs…’ Sonra beklenen soruyu sordu.

“Maşallah, senin kız kaç aylık?”

Yüzümdeki o annemsi gülümsemeyi bozmadan “18 aylık” dedim. 1.5 yaşında diyemezdim çünkü o zaman anne olmadığım ortaya çıkardı ve bu büyük bir rezillikti. Her şeye rağmen çok gururluydum. Anneydim ben.

O günden sonra asla kimseye anne olmadığımı veya karşımdaki kişi ile aynı yaştaysak bile ‘abla’ denilecek kadar büyük olmadığımı açıklama zahmetine girmedim. Ne olacaktı ki? Ha anne olmuşum, ha teyze, ha abla…

Rabia Mutanoğlu

Hayır, annesi değilim.