17 Aralık 2022

Ben Gerçekten Ben Miyim?

Yazar: Necati YÜCE

Söndürün lambaları…
Vakittir bu an…
Vakittir adına konmuş kelam…

Masamın ucunda sarıya çalan melûl ışık, hemen yanı başında anlamakta zorlandığım bir lügatte yazılmış kıymetli eserler… “Okumaktan acizlik” koydum adına. Zira her yanım kitap. Kitaplara melodi olsun diye de teyp koydum yanına. Arada kitaplarıma dert yanıyorum. Ufaktan zangırtı çıkarıyor. Tekrar başa sarıyorum kaseti. Baştan sona hepsini teker teker dinliyorum. 1900’lü yılların sonunu tekrar tekrar yaşıyorum gibi… Unutulmuş gibi tozlanmamaları için de bazen kitapların sahifelerini karıştırıyorum.

Afrika havası benim için umudun yeniden doğuşu olmuştur. Küçüklükten beri seyre daldığım, uçsuz bucaksız bir toz yığını içerisinde yaşayan insanlara merak salmıştım. Ve henüz gençliğimin baharında buldum kara kıtanın yolunu. Önce Orta Afrika diye çıktıysam da sonraları kendim için bir değişim yaptım. Sabrın ve bilgeliğin doğuşu, medeniyetlere ev sahipliği yapmış, meşhur sevdalara konu olmuş kadim Mısır’a intikal ettim. Nil’in sevdasını, bağlılığını en derinlerimde hissetmek için gerekliydi belki de. Şimdilerde suskunluğumun zuhur etmiş halini yaşıyorum. Güneş’in doğduğu her yeni gün, yaşadığımı ve gitgide yaşlandığımı daha da hisseder oldum.

Mavi düşler hayal ederken, aniden masa başında kitaplara dalarken buluyorum kendimi. Ve her daim yanı başımda olan teybe Mahmud Derviş’in “Hiçbir şey hoşuma gitmiyor” şiiriyle başlayan kaseti takıyorum. Yanımda bulunan, loş ışığıyla meşhur lambayı açıyorum. Ve ardından şiirde geçen “Ben, gerçekten ben miyim?” sorusuyla terk ediyorum mavi düşümdeki benliklerimi. Ufaktan cızırtılar geliyor yine. Kulağı cırmalayan ve bir o kadar da rahatsız edici boğuk bir ses… Kaseti değiştirme gereği hissediyorum. Bazen de kaseti geriye sarıyorum. Eski günlerin anılarını gözden geçirmek için epeyce zaman buluyorum kaseti geri sararken. Televizyonlarda izlediğim seyyar satıcıların tezgâhlarını süsleyen kasetler… Geriye dönüp o kasetlerin hepsini dinlemeyi arzuluyorum en çok.
Ve şimdilerde Mehmet Akif’in dediği gibi “Medeniyet dediğin tek dişi kalmış” adlı modern yapılı dükkânlardan alıyorum kaseti. Bazen de eski bir sahafa uğruyorum. İçeride tarih kokan duvarları seyre dalıyorum. Ve omuzuma dokunan bir çift el… “Bunları alacak mısın?” sorusuna kafamı sallayarak cevap veriyorum. Nasır tutmuş ellerden teslim alıyorum poşeti. Biraz yürüdükten sonra Mehmet Akif ve Necip Mahfuz’un kahve içtikleri meşhur “Fişhavi” kahvesine gidiyorum. Kahve sipariş faslını bitirip orada gramafon üzerinde ki plaklardan çıkan seslere kulak kesiliyorum. Huzur verici bir sesle edebî yaşarken ebede düçar olmuş şahısların sesleriyle tatmin ediyorum zihnimi. Dışarıdaki kalabalığa aldırış etmeden keyifle kahvemi yudumluyor ve plaklardan çıkan sese kulak veriyorum. Kahvenin son yudumunu içmeden kalkıyorum oradan. Sokağın yanında duran bedesten çarşısına girip doğruca El-Muaz caddesine yürüyorum. Mısır’ı en derinimde hissettiğim tek yerdir aslında orası. Ne piramitler ne de Nil. Nil sevdasına şahitlik etsemde uğramam ben oraya, sevdası bana uğramadan.

El-Muaz caddesinde usul usul yürüyorum. Bazen hafiften yağmurun çiseleyerek adımlarıma eşlik etmesini istiyorum. Nil’in bereketi olmasa gram su düşmezdi bu topraklara. Sırf yağmur vesilesi olmadığı için de değmiyor gönlüme Nil Nehri. Yavaş adımlarla dükkânlardaki satıcıların sesi eşlik ediyor. Tıpkı Türkiye’de pazarda yürürken satıcıların seç al bir lira demesi gibi. Fakat birde burada dükkânlarda çalan Mısır’ın Bülbülü diye isimlendirilen Ümmü Gülsüm şarkıları eşlik ediyor. Sağda ve solda mendil satan yaşlı ninelerden, el arabalarıyla dükkânlarına eşya taşıyan yük hamallarına kadar her insana denk geliyorum. Ve yağmurun çiselemesi umuduyla yolun sonuna kadar yürüyorum. Hayatımın en uzun gelen caddesini, sonunda meyve suyu satan dükkândan aldığım mangoyu içerek sonlandırıyorum. Umutlarımı sonlandırıyorum. Bir kelebeğin rüyasını, Nil’in sevdasını, plaklarda çalan şiirlerimin hepsini oracığa gömüyorum.

Hayallerimin umutlara dönüştüğü, toz kaplamış kitaplarımın yanı başında duran, loş ışığın altında bulunan teybin içindeki bozuk kasetin cızırtısıyla toparlıyorum kendimi. Son cümlesi, “Ben gerçekten ben miyim?” diye biten…

23/12/2017
Mısır/Kahire