11 Ocak 2024

Boşluk

Yazar: Tuğba KORKMAZ

“Hayat boşluk kabul etmiyor” bu cümleyi anımsıyorum, bir yerde kulağıma çalınmıştı. Basit bir söylem gibi duruyordu ilk duyduğumda. Zamanla bu cümle içimde dönüp durdu. Boş kalmanın, boşlukta olmanın benim lugatimdeki karşılığı neydi onu irdelemek istedim. Sürekli meşgul olmak, sürekli koşmak sürekli birşeyleri kovalamak, sürekli konuşmak, sürekli çalışmak, sürekli…..  buraya bir sürü şey sıralanabilir. Uzatmaya lüzum yok. Lakin “sürekli” olan hersey hayatımızda kastedilen boşluğu doldurabilir mi? Bence değil! Bir şeyi sürekli yapıyor olmak kişide alışkanlık kespedeceğinden ve o işle aranızda herhangi bir ünsiyet kurmaktan ziyade vazife, mecburiyet, zorunluluk adı altında yaptığınızdan bahsedilen boşluk dolmaktan ziyade aynı halde kalmaya devam edecektir. Bu cümledeki boşluktan kasıt benim gönlümde şöyle yer buldu.  Kendini parçalamak değil yerinde, zamanında imkanların ve ihtiyaçların ölçüsünde, yeteri kadar, yaşadığın anın hakkını vermek. Ne yapıyorsan. Mesela namaz mı kılıyorsun, yemek mi yapıyorsun, dinleniyor musun, kitap mı okuyorsun, bir arkadaşınla sohbet mi ediyorsun, sadece durup gökyüzünde uçan kuşlara mı bakıyorsun, bir bebeğin ağlamasına kulak verip ne hissettiğini anlamaya mı çalışıyorsun, yürüyor musun…. Velhasıl hayat boşluk kabul etmiyordan vardığım nokta şudur; yaşadığın zamanın kıymetini bil ve ne yapıyorsan hakkını teslim et. Ne bir eksik ne de fazla.

Boşlukları güzelliklerle doldurma duasıyla, hoş kalın!