31 Ocak 2024

Hayat Koşturmacası

Yazar: Ayla GÜLHAN GÖKDEMİR

Uzun zamandır görüşmüyorduk. Hâlbuki ne kadar samimi dosttuk. Acıyı tatlıyı beraber paylaştığımız ne çok anımız olmuştu. Hiç beklemediğim bir zamanda, beklemediğim bir mekanda karşılaştık. Hava kapalı olmasına rağmen bir ara bulutların güneşi rahat bıraktıklarını hissettim. Kaldığım yerden devam edebilmek gibi bir huyum olduğu için hemen boynuna atıldım. Sımsıkı sarıldım. Ağzım iki kulağıma doğru bir yay çizmişti. Kollarımı bıraktığımda beni saran yalandan iki el olduğunu fark ettim, yüzüne baktığımda dudaklarının düz çizgiyle kıvrım arasında kaldığı bir çehreyle karşılaştım. Bakışları evhamlı, aceleci, bir o yana bir bu yana oynuyordu. “Beyza!” dedim. “Can dostum, şurada biraz oturalım mı?” Aslında istemediğini fark etsem de ben demiş bulundum, o da o anlık diyecek bir şey bulamadığından kabul etti. Oturduk. Çay ve kek söyledim. Kokusu ortamı saran keki yemedi. Çaydan birkaç yudum aldı. Yüzüme baktı ama görmedi. Derinlerde bir acımın olduğunu fark etmedi. Şu an bulunduğumuz yerde olmak için sabahın erken saatlerinde kalkıp işlerimi bitirdiğimi, yığınla işin üstesinden gelebildiğimi söylemedim. Sormadı. Dokunacak bir ele, ağlayacak bir omuza, içimi dökeceğim bir kalbe ihtiyacım olduğunu anlamadı çünkü anlamak istemedi. Bir süre sonra, “Mücella, tatlım. Hayat bir koşturmaca. İnsanın hiçbir şeye vakti kalmıyor. İnan çok işim var kusura bakma. Görüşmek üzere yine!” deyip el sallayarak uzaklaştı. “Tabii!” anlamında baş hareketi yaptım. Aslında hava hâlâ kapalıymış. Tekrar fark ettim. Bulutların güneşin önünden çekileceği yoktu bugün. Birbirimizi anlamayacaksak, birbirimize ilaç olamayacaksak araya giren zaman ve mesafe bir rahmet tecellisiymiş. 

Hayat bir koşturmaca değildi oysa. Yanlış biliyordu. Hayat durup düşünmeli, bakıp fark etmeli, dokunup hissetmeli, bekleyip kokusunu içine çekmeliydi. Sindire sindire yemeliydi. Hâl hatır sormalıydı. Gönül almalıydı. Hatır bilmeliydi. Hâlden anlamalıydı. Dosta sığınak olmalıydı. Hayat bu değil miydi? Koşturmaca hayat olabilir miydi? Dilimize köklüce yerleşmiş hayat koşturmacası hangi yaramıza merhem olabilir? Hangi ağrımızı hafifletebilir? Peki bu koşturmacanın sonunda nereye varabiliriz? Bu koşturmacanın sonucunda ne kazanacağız? En önemlisi bu koşturmacanın sonu var mı? Kazananı olacak mı? Yorulup koşturmacayı bıraktığımızda yanımıza ne kalacak? Hayır hayır hayat bir koşturmaca değil. Siz koşturun, ben kaldığım yerden devam edeceğim.